VAZİYETNAME

Kanser Covid’e Karşı

Annem geçen gün “Hiç covid olan duymadık ama herkes kanser oluyor” dedi. Gerçekten de bu sene arkadaşlar arasında kanser 4-1 önde. Yeni yılda halledecekler işallah.

Bende asayiş berkemal. Aralık ortasındaki kontrollerde ikisi de temiz çıktı. Gerçi bir önceki kontrolle bu sonuncu arasında muhtelif can sıkıcı, bendeniz cennet kuşunu tırsıtıcı bazı komplikasyonlar olmadı değil ama kıdemli kanserli olduğum için korkuları artık daha hafif atlatıyorum. Haziran’a kadar bir altı ay daha çaldım felekten.

Ben yine en kötü yılımız böyle olsun diyecem ama yıl yine dinlemeyecek.

Turizm sezonu açıldı

Bir önceki kontrollerden sonra doktorumla Haziran ortasındaki kontrol sistoskopisi ve onun mütemmim cüzü haline gelen Mesane TUR’la beraber Prostat TUR da yapalım diye konuşmuştuk. Operasyon öncesi tetkiklerde prostat kanseri şüphesi belirince, ekstra ultrason ve MR çektirip, sonuçların çıkışına da bağlı olarak operasyonu Temmuz başına ertelemiştik. Sonuçlarda bir “hoppalaa” olmuş, prostat temiz çıkmış, mesanede şüpheli tümör -ki kendisine nüks diyoruz- görülmüştü. Bu da moralimi öyle bozmuştu ki beni görenler prostat kanserini tercih ediyorum sanabilirdi.

Uzun lâfın kısası, geçtiğimiz Salı her iki TUR da yapıldı (bütün kötü sonuçlara hazırlanmama rağmen hiç hazır değildim). MR’da tümör gibi görülen önceki ameliyatlarda kazınan yerlerde oluşan kabukmuş, yine de doku örnekleri alınmış. Sonuç olarak her iki TUR da çok iyi geçmiş. Dün de biyopsi sonuçları geldi: Temiz. Bir süre daha değmeyin keyfime.

Bu kontrol iyi kontrol

Akciğer için 4 Şubat’ta IV kontrastlı BT çekildi, mesaneye de 8 Şubat’ta sistoskopi yapıldı. Her ikisinde de sonuçlar iyi.

Akciğer için altı ay sonra PET çekilecek, kontrol aralığının üç aydan altı aya çıkması moralime çok iyi geldi. Sistoskopiyi yapan doktorum “Çok iyi gördüm, bir şey çıkacağını sanmıyorum ama garantiye almak için patoloji sonuçlarını bekliyelim” dedi.

Sürpriz olabilir mi? Bugüne kadarki tecrübelerim her şeyin olabileceğini gösterdi. Biz de buna alıştık artık, olursa o zaman düşünürüz diyor geçiyoruz.

İdame BCG tedavisine devam edilip edilmeyeceğini henüz bilmiyoruz, konseye danışılacak. Yan etki (reaktif artrit) yüzünden sol elim ölü bir kuş gibi sallandı durdu yanımda iki ay boyunca, hiç kullanamadım, ağrılar da cabası. Bu riski tekrar alır mıyız bilmiyorum. Konsey hele bir karar versin, o zaman düşünürüz.

Aşı (2)

Aile hekimimle görüştüm, şöyle oluyormuş: Aşı önceliği için risk grubu zart zurt gibi teferruatlara girmeyip direkman yaş grubuna ve torpil durumuna -bunu ben tahmin ettim- göre sıralama yapılmış, sıranın bana gelip gelmediğini medyadan takip etmeliymişim, ha bir de istersem bir şey çıkmazmış ama 184’ü arayıp derdimi anlatabilirmişim. Aile hekimi arkadaşım olmadığı için de durum düzeltilemiyor tabiatıyla. Bekliycez.

Aşı

Pandeminin ilk günlerinde bir arkadaşımızla yaptığımız yürüyüşlerin ilklerinden birinde, evden daha üçyüz beşyüz metre ancak uzaklaşmıştık ki cep telefonuma SAGLIKBKNLG’den (kolayca anlaşılabileceği gibi kendisi Sağlık Bakanlığı oluyor) bir kısa mesaj geldi. Mesaj aynen şöyleydi:

İzolasyon bölgenizin dışına çıktığınız tespit edildi. Herkesin iyiliği için lütfen evinizde kalmaya devam edin. B001”. 

Bu mesajın sadece bana gelmiş olmasına başta çok şaşırmıştık. Niyesini düşünürken, aklımıza her şeyimizin, dolayısıyla kanser olduğumun da kayıtlı olduğu geldi. Risk grubunda olduğumu bilen tatlış Tece devletimiz beni korumak istiyordu belli ki. Onun için mesaj sadece bana gelmiş olmalıydı. Gerçi mesajın dilinde benim bir “hastalık yayıcı” olarak diğer  vatandaşları için bir tehdit olduğum iması da sezer gibi olmuştum ama o kadar da olsundu. Parmak sallamayı pek sever kendisi.

Aşılama başladığında da bu tecrübeme güvenerek kendimden emin bir şekilde aşı randevusu almak istediğimde öncelikli grupta olmadığım cevabını aldım. 

Dün aşı olup olmadığımı soran bakkalımıza bunları anlatırken kulak misafiri olan bir müşteri “Sisteme düşmeyebiliyor bazen” dedi. Ona da aynısı olmuş ama o aile hekiminden bu durumu düzeltmiş, laf arasında aile hekiminin arkadaşı olduğunu da söyledi “Ama siz yine de bir deneyin” dedi. Ben de birazdan gidip arkadaşım olmayan aile hekimimizden bu durumu düzeltmeye çalışıcam. Artık kısmet…

Yine kortizcan

Duam kabul olmadı, adak da… Kan tahlili sonuçları geldi: Reaktif artrit, ilacı yine kortizon. Bir ay boyunca 4 mg sabah 4 mg akşam. Önceki kortizon kabusu 64 mg’dı, şimdikinin 8 katı. Bu dozun az olduğunu umut ediyor, geleceğe iyimserlikle bakmaya devam ediyorum, az salak değilim.

Ayağımızın tozuyla yan etki

Geçenlerde sabah uyandığımda sol el bileğimi şişmiş buldum, ağrıyordu. Uyurken üstüne yattığımı düşünmüş birkaç günde geçmeyince ortopediste gidip, krem ve ağrı kesiciyle eve dönmüştüm. İlaçlara rağmen ne şiş azaldı, ne kebap. Sol el ıskartaya çıktı hiç kullanamıyordum –bugün bir ay oluyor, hâlâ kullanamıyorum-.  Burkulma böyledir, çok yavaş iyileşir, sabırlı olmak lâzım dedim demesine de olaydan bir hafta sonra bir sabah bu sefer sağ dizimde şişlik ve ağrı ile uyanınca uykumun ağırlığı biraz canımı sıktı. Birkaç gün sonra da neredeyse gözümün önünde sol ayak bileğim şişmeye ve ağrımaya başlayınca bütün bunların nedeninin başka bir şey olabileceği geldi aklımıza nihayet ve hemen onkoloğumu aradım, Opdivo’yu bırakalı birbuçuk yıldan fazla olduğunu bunun ona bağlı olamayacağını ama romatizma/artrit türü otoimmün bir şey olabileceğini bir dahiliyeci/romatologa gitmemi söyledi. 

Bu arada biz iki haftadır Urla’da yaşamaya başlamaya çalışmaya uğraşmakta olduğumuz için doktoru da haliyle İzmir’de aramaya başladık.

Elimizde, doktorumdan, doktor arkadaşlardan, konu komşudan, eşten dosttan –çoğu üniversite hastanelerinin hocaları olan– tavsiye edilmiş bir dahiliyeci doktorlar listemiz de olmuştu çok şükür. Listeyi sıradan aramaya koyulduk. 

İzmir’de iki büyük üniversite hastanesi var Dokuz Eylül ve Ege, neredeyse bütün Egeliler bu ikisini kullanıyorlar ve pandemi nedeniyle ikisinin de poliklinikleri kapatılmış. Doktorlara ulaşmayı geçtim muayenehaneleri var mı yok mu öğrenmek bile mümkün değil çünkü ne santral ne de poliklinik telefonları açılmıyor. Ulaşabildiğimiz sadece muayenehanesi olanlar da “maalesef yeni hasta kabul edemiyoruz” doktorları türünden olunca –biri “Peki, madem siz kabul etmiyorsunuz tavsiye edeceğiniz biri var mı” diye sorduğumda “Muayenehanesi olmayan üniversite hocaları” demişti– özel hastanelere kaldık. İstanbul’daki özel hastanelerin hiçbirinin İzmir’de şubesi veya bir benzeri yok.

Sonunda apartmandan dönüşme bir özel hastanede görmeyi başarabildiğimiz bir dahiliyeciye bütün hastalık geçmişimi anlattıktan o da detaylı bir muayene ve yan odadaki meslektaşıyla konsültasyon yaptıktan sonra, “Üroloğunuzla bir görüşür müsünüz, bu BCG tedavisinin yan etkisi olabilir, öyleyse sonrasında bir romatolog görmeniz lâzım” dedi.

Dedikleri çıktı. Üroloğumla görüştüm –biz de internete sorduk– öyleymiş. Hatta olduğunda önemsemediğimiz konjüktivit, göz kaşınması, sulanması gibi belirtiler bile BCG yan etkileriymiş ve artritin ortaya çıkmasından önce çıkarlarmış. Eee başak olmak yan etki konusunda dahi sıralı düzenli bir disiplin gerektiriyor.

Elimizdeki tavsiye edilmiş romatologlardan romatolog beğenme, daha doğrusu hasta bakan bir tanesini bulabilme çabalarımız da iki gün içinde sonuç verince, muayenemizi olduk, kanımızı verdik.

Kesin teşhis ve tedavi için tahlil sonuçlarını bekliyor, tedavi için verilecek ilacın kortizon olmaması için dua ediyor, adak adıyorum. 

Hayat dediğin nedir ki zaten, etki, yan etki.

Bu da mı…

Prenses üretranın içindeki tümörler habis yani kanser değilmiş. Bağışıklık sisteminin düşüklüğü -korona sebebiyle yaşamaya çalıştığımız steril hayat- yüzünden fırsatçı bakteri/virüslerin sebep olduğu lezyonlarmış. 

Bir hafta içinde, bir akciğer kanseri nüksü, artı bir mesane kanseri metastazı şüphesi ve ikisinin de yanlış çıkmasıyla papatya falı ile aksiyon filmi arası bir kıvamda geçen kontroller sonunda bitti.

Eşşek bir kaybolup bir bulunmaktan tepe sersemi, biz üzerimizden kamyon geçmiş gibi evde oturuyoruz. Haftaya BCG idame tedavisi.

Fesüphanallah

Akciğer bitmiş sıra mesaneye gelmişti. Sıra derken hem kontrol hem de bir antikalık çıkarma potansiyeli bakımından… Evvelsi gün sistoskopi yapıldı, mesane içinde bir şey varsa kazınacak yoksa oh ne güzel olacaktı. Sonra da idame BCG tedavisi.

Ameliyattan sonra doktor “mesane çok iyi durumda ama üretra (sanırsın bir prenses ama aslında idrar yoluymuş) içi tümör doluydu” dedi, öyle ki, 20 yıllık meslek hayatında böyle bir şeye toplasan 10 kere tanık olmuş. “Hepsini aldık ama tedavisi nasıl olacak bilmiyorum” diye de ekledi. 

Bu mesane kanserinin devamı/türevi gibi bir şey mi, yeni ve üçüncü bir kanser mi, yoksa Schrödinger’in bişeysi mi belli olur yakında. Pazartesi konseyde konuşacaklar, sanıyorum bu konseyin yıldızı ben olucam. 

Geçenlerde, yıllardır çeşitli hastalıklarla sessiz sedasız uğraşıp duran bir arkadaşım “Yandan yandan yaşıyoruz işte” demişti. Yedi yıldır yandan yandan yaşıyorum ben de, yine maşallah, bize de bir gün kader güler, güler inşallah.

FLAŞ * FLAŞ * FLAŞ

Ciğer temiz. 

Bugün, CD Ocak’ta yapılan SRS kayıtlarıyla karşılaştırılarak incelendi ve nüks şüphesi olan yerin SRS kalıntısı olduğu anlaşıldı. Schrödinger’in ciğeri.