Geçenlerde sabah uyandığımda sol el bileğimi şişmiş buldum, ağrıyordu. Uyurken üstüne yattığımı düşünmüş birkaç günde geçmeyince ortopediste gidip, krem ve ağrı kesiciyle eve dönmüştüm. İlaçlara rağmen ne şiş azaldı, ne kebap. Sol el ıskartaya çıktı hiç kullanamıyordum –bugün bir ay oluyor, hâlâ kullanamıyorum-. Burkulma böyledir, çok yavaş iyileşir, sabırlı olmak lâzım dedim demesine de olaydan bir hafta sonra bir sabah bu sefer sağ dizimde şişlik ve ağrı ile uyanınca uykumun ağırlığı biraz canımı sıktı. Birkaç gün sonra da neredeyse gözümün önünde sol ayak bileğim şişmeye ve ağrımaya başlayınca bütün bunların nedeninin başka bir şey olabileceği geldi aklımıza nihayet ve hemen onkoloğumu aradım, Opdivo’yu bırakalı birbuçuk yıldan fazla olduğunu bunun ona bağlı olamayacağını ama romatizma/artrit türü otoimmün bir şey olabileceğini bir dahiliyeci/romatologa gitmemi söyledi.
Bu arada biz iki haftadır Urla’da yaşamaya başlamaya çalışmaya uğraşmakta olduğumuz için doktoru da haliyle İzmir’de aramaya başladık.
Elimizde, doktorumdan, doktor arkadaşlardan, konu komşudan, eşten dosttan –çoğu üniversite hastanelerinin hocaları olan– tavsiye edilmiş bir dahiliyeci doktorlar listemiz de olmuştu çok şükür. Listeyi sıradan aramaya koyulduk.
İzmir’de iki büyük üniversite hastanesi var Dokuz Eylül ve Ege, neredeyse bütün Egeliler bu ikisini kullanıyorlar ve pandemi nedeniyle ikisinin de poliklinikleri kapatılmış. Doktorlara ulaşmayı geçtim muayenehaneleri var mı yok mu öğrenmek bile mümkün değil çünkü ne santral ne de poliklinik telefonları açılmıyor. Ulaşabildiğimiz sadece muayenehanesi olanlar da “maalesef yeni hasta kabul edemiyoruz” doktorları türünden olunca –biri “Peki, madem siz kabul etmiyorsunuz tavsiye edeceğiniz biri var mı” diye sorduğumda “Muayenehanesi olmayan üniversite hocaları” demişti– özel hastanelere kaldık. İstanbul’daki özel hastanelerin hiçbirinin İzmir’de şubesi veya bir benzeri yok.
Sonunda apartmandan dönüşme bir özel hastanede görmeyi başarabildiğimiz bir dahiliyeciye bütün hastalık geçmişimi anlattıktan o da detaylı bir muayene ve yan odadaki meslektaşıyla konsültasyon yaptıktan sonra, “Üroloğunuzla bir görüşür müsünüz, bu BCG tedavisinin yan etkisi olabilir, öyleyse sonrasında bir romatolog görmeniz lâzım” dedi.
Dedikleri çıktı. Üroloğumla görüştüm –biz de internete sorduk– öyleymiş. Hatta olduğunda önemsemediğimiz konjüktivit, göz kaşınması, sulanması gibi belirtiler bile BCG yan etkileriymiş ve artritin ortaya çıkmasından önce çıkarlarmış. Eee başak olmak yan etki konusunda dahi sıralı düzenli bir disiplin gerektiriyor.
Elimizdeki tavsiye edilmiş romatologlardan romatolog beğenme, daha doğrusu hasta bakan bir tanesini bulabilme çabalarımız da iki gün içinde sonuç verince, muayenemizi olduk, kanımızı verdik.
Kesin teşhis ve tedavi için tahlil sonuçlarını bekliyor, tedavi için verilecek ilacın kortizon olmaması için dua ediyor, adak adıyorum.
Hayat dediğin nedir ki zaten, etki, yan etki.